Bu Blogda Ara
4 Temmuz 2011 Pazartesi
3 Temmuz 2011 Pazar
Dünyanın en uzun yaşayan insanı
İnternette dolaşırken değişik bir bilgi buldum ve siz blogseverlerle paylaşmaya karar verdim
Zaro ağa (d. 1777 ? - ö. 29 Haziran 1934, İstanbul)
Şerif Mirza Aşiretine bağlı Kürt asıllı Türk hammalı. 157 ya da 160 yıl yaşamış,Türkiye'nin en uzun yaşayan insanı ve yabancı kaynaklara göre ise dünyanın en uzun yaşayan birkaç kişisinden biridir.Zaro Ağa hayatı boyunca , 10 Osmanlı padişahı, 1 tane Cumhurbaşkanı görmüş, 6 savaşa katılmış ve bazı kaynaklara göre 7 kez, bazı kaynaklara göre de 13 kez, başka bir kaynağa göre 29 kez evlenmiştir. Beşi kız olmak üzere 13 çocuğu, 29 torunu olmuştur.Zaro ağa 1777 veya 1774 tarihinde Bitlis doğumludur.18. yüzyılın sonlarına doğru İstanbul'a gitmiş ve Selimiye kışlası , Ortaköy ve Tophane camiilerinin inşaatında çalışmıştır. 50 yaşlarından uzun yıllar İstanbul hamal topluluğunun başında kalmıştır. Daha sonra operatör Emin Bey'in şehreminliği zamanında belediye serhademeliğine getirilmiş ve bu vaziyeti ölümüne kadar sürdürmüştür. Böylece son günlerini İstanbul'da geçirmiştir ve aynı şehirde ölmüştür.
Ölümüne yakın ise kapıcılık yapmıştır.
Dünya basının odak noktası olmuş ve dünyanın en uzun yaşayan insanı olarak 1925'te İtalya`yı 1930'da anti-alkolik bir dernek tarafından daveti üzerine Yunanistan'dan hareket ederek ABD'yı, 1931'de İngiltere'yi ziyaret etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün huzuruna iki kez çıkmış ve ona sultan diye hitap etmiştir. Mustafa Kemal ile görüştüğünde çok iyi işi yaptığını söylemiş ama kadınlara fazla hürriyet vermesini eleştirmiştir. Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan Şeyh Said İsyanı ile ilgili demecini şu şekilde aktarmıştır:
"Ben ne Şeyh Said denen o melunu tanırım, ne de adamlarını bilirim. Allah belasını versin."
Bazı yabancı kaynaklarda Zaro Ağa'nın 1933 yılında Amerika'da öldüğü söylenilse de yerli kaynaklar Zaro Ağa'nın 1934 yılında İstanbul Şişli Eftal Hastanesi ’nde öldüğünü kaydeder.
Yapılan otopside Zaro Ağa'nın oldukça uzun yaşamasına rağmen pek çok sağlık sorunu olduğu tespit edildi. Bunlar arasında tüberküloz, kalp büyümesi , beyinde damar tıkanıklıkları ve 3 böbreklik sayılabilir.
Amerikan kaynaklarında geçen Amerika'da öldüğü yolundaki rivayetler muhtemelen Zaro Ağa'nın Amerika'da bir süre yaşaması ve öldükten sonra cesedinin incelenmek üzere Amerikalı bilim adamları tarafından istenilmiş ve gönderilmiş olmasına dayanır. Ayrıca öldüğünde asıl yaşının 164 olduğu yolunda da iddialar vardır.
2 Temmuz 2011 Cumartesi
Kösedağ savaşı 3 temmuz 1243
Bugün kösedağ savaşı hakkında bilgi vereceğim malum 3 temmuz düşündüm ve türkiye tarihi açısından bir dönüm noktası olan kösedağ savaşını yazmaya karar verdim. Anadolu Selçuklularının, Moğollara yenilmesiyle sonuçlanan ve 3 Temmuz 1243 tarihinde meydana gelensavaş. Türk-İslâm tarihinde, önemli bir dönüm noktası teşkil eden bu savaş, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılma sürecine girmesine sebep olmuştur.Anadolu Selçuklu Devleti'nin güçlü hükümdarı Alâeddin Keykubad’dan Moğollar çekiniyorlar, bu sebeple Anadolu’ya saldıramıyorlardı.Alâeddin Keykubad’ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında cesaretlendiler. Anadolu içlerine doğru seferler düzenlemek için, İran’daki Moğol orduları başkumandanlığına Baycu Noyan getirildi. Kafkasya’daki Gürcü ve Ermenikuvvetlerinden de yardım alan Baycu Noyan, Anadolu Selçukluları üzerine saldırmak üzere fırsat kolladı. Baba İshak İsyanından veGıyâseddin Keyhüsrev’in tecrübesizliğinden faydalanarak, 1242 senesinde Erzurum’a saldırdı. Korkunç zulümler ve katliamlar yaparak, Müslümanların mallarını yağmalattı. Bu haberi alan genç ve tecrübesiz Sultan Gıyâseddin Keyhüsrev 80,000 kişilik ordusuyla Sivas’ta ordugah kurup beklemeye başladı. Sultanın Sivas'ta olduğunu haber alan Baycu Noyan, buraya hareket etti.
Moğol askerlerinin Sivas’a hareket ettiklerini haber alan Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev, kumandanlarıyla istişare etti. Tecrübeli kumandanlar sultana silah ve erzakla dolu olan Sivas’ta kalmasını burada tertibat alıp, yorgun düşen Moğollara karşı harp edilmesini söylediler. Devletin ileri kademesinde bulunan, fakat tecrübesiz ve harpten anlamayan bazı kimselerin teşvik ve tahriklerine kapılan genç sultan harekete geçti. Sivas’ın seksen kilometre kadar doğusunda bulunan Kösedağ mevkiinde suyu ve otlağı bol olan bir yeri seçerek ordugah kurdu. Burası askerî bakımdan müdafaası kolay, Moğolların tecavüzüne imkan vermeyen bir araziydi.
Dağ geçitleri tutulmuş, düşmanın gelmesi bekleniyordu. Ne yazık ki, sultan yine tecrübesiz kimselerin teşvik ve tahrikiyle müstahkem mevkileri bırakarak düşmanın karşılanmasını emretti. Galib geleceğinden emin bir halde tedbire bile lüzûm görmeden ilerleyen genç sultan az sonra Moğol ordusuyla karşılaştı. İlk başta geri çekilen Moğol kuvvetleri dönüş yaparak, Selçuklu öncü kuvvetlerini bozguna uğrattılar. Hiç harp görmemiş tecrübesiz sultan, öncü kuvvetlerinin bozguna uğradığını duyunca ordunun tamamen yenildiğini sandı. Düşman eline geçmemek için otağını ve hazinelerini harp meydanında bırakıp Tokat’a oradan da Konya’ya doğru kaçmaya başladı. Sultanın harp meydanından kaçtığını henüz duymayan Selçuklu askerleri akşamın geç vakitlerine kadar düşmanla çarpışmaya devam ettiler. Sultanın harp meydanını terk ettiğini öğrenince onlar da çadırlarını bırakarak firar ettiler. Ertesi sabah çadırlarda bir hareket görmeyen Moğollar, bunun bir harp hîlesi olduğunu zannederek çadırlara iki gün yanaşmadılar. 3 Temmuz 1243 (H.14 Muharrem 641) tarihinde korka korka çadırlara girdiler. Küçük bir çarpışma ile harp bitti. Seksen bin kişilik Selçuklu ordusu utanç verici bir mağlûbiyete uğradı. Selçuklu toprakları Moğol işgal ve zulmüne uğradı. Erzincan, Sivas ve Kayseri’yi yağmalayan Moğollar pekçok Müslümanı şehid ettiler.
Kösedağ mağlûbiyetinde sultanı ikna edemeyen güngörmüş vezir Mühezzibüddin Ali, Konya’ya gitmeyip Amasya’ya geldi. Moğol kumandanı Baycu Noyan’la görüşme yoluna gitti. Bazı hususları anlatıp, pekçok hediyeler vererek daha fazla gitmemesini tavsiye etti. Bir müddet Anadolu’nun işgalini durdurup geri dönmeleri Mühezzibüddin Ali’nin gayretleri sebebiyle oldu. Yapılan sulh antlaşmasıyla Selçuklular Moğollara vergi vermeyi kabul ettiler.
Türk tarihinde benzeri görülmemiş olan Kösedağ Bozgunu, genç ve savaş tecrübesi olmayan Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in fevrî hareketleri neticesinde ortaya çıkmıştır. Daha önce Anadolu’ya girmeye cesaret edemeyen Moğollar, Kösedağ Bozgunundan sonra Anadolu’yu kolayca istila etmişler, şehirleri yağmalayıp, Müslüman halkı sivil-asker, kadın-çocuk demeden katletmişlerdir. Bu mağlûbiyet neticesinde Selçuklular Moğollara vergi vermeyi kabul etmişler, iki yüz yıllık Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılış süreci başlamıştır.
Tarih ve Tarihin geçmişi
Tarih: Geçmişte yaşanmış olayların günümüzde o günün şartları altında değerlendirilip yorumlanmasına denir.Tarih kelimesi grekçece istoria olarak telafuz edilmektedir.Bu kelime ingilizceye historia olarak geçmiştir.İbranice de de yarex olarak kullanılır.Bilinen en büyük ve ilk tarihçi heredottur.Tarihin babası olarak nitelendirilir.Ama verdiği bilgilerde gerçek dışı olanlarıda vardır.Ondan dolayı yalanların babası olarak da söylenir.Tarih yazma çeşitleri 3 e ayrılır.
Hikayeci Tarih: İlkçağ da ortaya çıkmıştır.Bu tarihçilik anlayışına göre olaylar neden sonuç ilişkisi olmaksızın anlatılır.Çok şey bilip çok şey söylemenin önemli olması nedeniyle bilgilerin doğru olup olmadığı kesin olmaz.olaylar olağanüstü bir şekilde anlatılır.
Öğretici Tarih: İnsanlara olaylardan ders çıkarmak ve milli değerleri benimsetmek için yazılan tarih yazma çeşitidir.Thukydides in temsilciliğinde gelişmiştir.Toplumun zor ve sıkıntılı günlerinde manevi destek amaçlı yazılan bu tarih anlayışında toplumu aşırı fazla övmesinden dolayı toplumun böbürlenmesine sebep olmuştur.
Araştırmacı tarih : Olayların sebep ve sonuçlarını derinlemesine inceleyen tek bir nedene bağlı kalmayıp olayı iyice irdeleyerek araştıran tarih anlayışıdır.18.ve19. yy larda Avrupa da Türk tarihini incelemeye değer olmadığı yönünde görüş vardı.Bu tarih anlayışına göre en ücra köşede kalmış toplumların bile tarihinin incelenmesi gerektiği ve her toplumun eşit olduğu yönünde fikir sayesinde bizim tarihimizde basmakalıp bu dogmatik düşünceden çıkarak günümüzde ki yerini almıştır.
Hikayeci Tarih: İlkçağ da ortaya çıkmıştır.Bu tarihçilik anlayışına göre olaylar neden sonuç ilişkisi olmaksızın anlatılır.Çok şey bilip çok şey söylemenin önemli olması nedeniyle bilgilerin doğru olup olmadığı kesin olmaz.olaylar olağanüstü bir şekilde anlatılır.
Öğretici Tarih: İnsanlara olaylardan ders çıkarmak ve milli değerleri benimsetmek için yazılan tarih yazma çeşitidir.Thukydides in temsilciliğinde gelişmiştir.Toplumun zor ve sıkıntılı günlerinde manevi destek amaçlı yazılan bu tarih anlayışında toplumu aşırı fazla övmesinden dolayı toplumun böbürlenmesine sebep olmuştur.
Araştırmacı tarih : Olayların sebep ve sonuçlarını derinlemesine inceleyen tek bir nedene bağlı kalmayıp olayı iyice irdeleyerek araştıran tarih anlayışıdır.18.ve19. yy larda Avrupa da Türk tarihini incelemeye değer olmadığı yönünde görüş vardı.Bu tarih anlayışına göre en ücra köşede kalmış toplumların bile tarihinin incelenmesi gerektiği ve her toplumun eşit olduğu yönünde fikir sayesinde bizim tarihimizde basmakalıp bu dogmatik düşünceden çıkarak günümüzde ki yerini almıştır.
1 Temmuz 2011 Cuma
Hayat ve Tarih
Oncelıkle bu blogu acmamın amacı siz okuyucalara tarih hakkında tarafsız bir şekilde bilgi vermek ve aydınlatmaktır.Blogumda ayrıca tarih dışında sosyal olaylar hakkında da elimden geldiği kadar bilgi vermeye calışacağım amacım okuyucalara eğlenceli ve zevkli zaman geçirtmek ve bu zaman zarfında kişilerinde bilgilendirilmesini sağlamaktır....
Barbaros Çolakoğlu
Barbaros Çolakoğlu
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)